Kitap Adı: Keşke Senden Nefret Edebilseydim
Orijinal Adı: Stolen
Yazar: Lucy Christopher
Çeviri: Gökhan Yıldırım
Yayın Evi: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 302
Puanım: 4.5/5
Arka Kapak Yazısı:
Ben seni görmeden önce sen beni gördün.
Bir kız: Gemma, havalimanında, ailesiyle tatile çıkmak üzere.
Gözlerinde öyle bir bakış vardı ki...
Bir adam: Ty, salaş, bronz tenli, olgun görünümlü, nedense tanıdık, gözleri buz gibi mavi.
Sanki beni istiyormuşsun gibi.
Kız ailesinden uzaklaşıyor. Bir anlığına. Adam onun kahvesinin parasını ödüyor. Ve içine ilaç atıyor.
Hem de çok uzun süredir.
Gemma ne olduğunu anlamadan Ty onu alıp götürüyor.
Kumlara ve sıcağa.
Boşluğa ve kimsesizliğe.
Hiçliğe.
Ve onu sevmesini bekliyor.
Kurbanın kendisini kaçırana yazdığı bir mektup olan Keşke Senden Nefret Edebilseydim Gemma'nın hayatta kalmaya dair ümitsizlik dolu öyküsü. Gemma'nın bedenini çalan Ty, genç kızın içinde çığlık atan tüm içgüdülere rağmen kalbini de çalmayı başarabilecek mi?
Yorumum: Öncelikle herkese merhaba yeni yayın ile tekrar buradayım. Aslında ben bu kitabı Tüyaptan aldıktan hemen sonra okuyup bitirmiştim fakat yorumunu daha yeni girebiliyorum. Bunun sebeplerinden bir tanesi ise çok planlı bir insan olamama maalesef. Her neyse kitaba gelecek olursak ben bu kitabı gerçekten sevdim fakat 4.5 vermemin sebebi kitabın sonunda aklıma takılan ve açığa kavuşmayan soruların olmasıydı. Aslında arka kapak yazısı oldukça açık sadece bazı eksik noktaları var onlarda şu. Ty, Gemma'yı o daha çocukken yaklaşık 11 yaşlarındayken görüyor (ufak bir diyalogları oluyor sanırım hatta oyun bile oynadıklarını söylemişti Ty fakat Gemma hatırlamıyordu) ve o zamandan beri onu 16 yaşına kadar takip ediyor araştırıyor bir nevi ama çokta seviyor. İşte bundan sonra sevginin insana neler yaptırdığını göreceksiniz daha doğrusu azıcık saplantılı bir sevgi. Ty etrafında ondan başka çocuk olmayan bir yerde(çiftlikti sanırım) büyüyor. İnsanları, kalabalığı, şehir hayatını hiç mi hiç sevmiyor sadece mecbur olduğu için orada yani. Gemma'yı kaçırmayı uzun süredir planlıyor ve bunun için çalışmaya para biriktirmeye başlıyor. Ve en sonunda büyük gün geliyor Gemma'yı kaçırıyor. Ve onu Avustralya da haritada bile adı olmayan ıssız bir çöle götürüyor. İn cinin top oynadığı bir yer desek cuk oturur aslında. Fakat tedariksiz değil kitapta dediğine göre kaldıklarını evin dışında yakında 3 tane daha bina var Ty bunlardan birine insanın ihtiyacı olan her şeyi işte tıbbi malzemelerden tutun yemeklere benzine kadar her şeyi depo etmiş. Diğer binada kendince hayvanlardan panzehir yapıyor. Diğerini de resim atölyesi olarak kurmuş. Buraları okurken biraz ürpermiştim gerçekten bu kadar uzun süre bunun hayalini kurup bunun için mi çalışmış diye. Neyse tabii Gemma ilk 2 hafta filan bayağı saldırgan çünkü oradan kaçmak istiyor. Ben aslında Ty'ın psikopat falan olduğunu düşünmüştüm fakat hiç öyle değil aksine Gemma'ya öylesine iyi davranıyor ve seviyor ki gerçekten çok şaşırmıştım. Yani Ty'dan kitap boyunca nefret edemedim. Okuyunca sizde anlayacaksınız. Çeviride hiç bir sıkıntı yoktu gayet güzel çevrilmişti. Ve yazar çölü o kadar iyi anlatmış ki adeta sizde oradaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Gerçekten araştırılıp çok emek verilerek yazılmış bir kitap olduğu çok belliydi. Zaten yazar kitabı üniversite tezi için yazmış büyük ölçüde bir araştırma yapıldığı oradan belliydi. Ben bu kitabı daha sayfalar boyu anlatabilirim ama sizi çok sıkmak istemediğim için yapmıyorum. Okuyunca pişman olmayacağınız iyi ki kütüphaneme koymuşum diyeceğiniz bir kitap okumanızı şiddetle tavsiye ederim. Şimdilik benden bu kadar bir sonraki yayınım da görüşürüz hoşçakalın.
Yorumlar
Yorum Gönder